Mustafa Uçurum, Yaşamak Bir Savaştan Başka Nedir ki
Savaş Bitmeden Ölmeliyim, Yunus Karadağ’ın ikinci şiir kitabı. Şiirlerini dergilerden beğenerek takip ettiğim bir şair Karadağ. Şiirde kuraldır bir şairin sesini bulması. Bu bazen uzun yıllar alabilir bazen de şair ilk şiirlerinden itibaren o sesin sahibi olur. Yunus Karadağ kendi sesinin şiirini yazan şairlerden.
Yirmi şiir var Savaş Bitmeden Ölmeliyim’de. Kitap bir divan inceliğinde “Naat” ile başlıyor. Yani sözlerin en güzeliyle başlayan bir şiirin kapısını açıyor şair.
“seni görünce
birden bir çocuğa dönen güneş
dağlar parmak uçlarında seni görünce
ay doluyor saçlarına denizin” (s. 9)
Sonra bir “Masal”, “Çocuk” ve “Oyun” ile devam ediyor şiir yolculuğumuz. Şair bu şiirlerde bir çocuk kalbine dokunmak isteyen hassasiyeti kuşanarak kuruyor dizelerini. Çocuk varsa bir sözün içinde harfler havalanır, söz özünü bulur.
“Çocuk bir taş alıyor avucuna
kalbi kırık atları, güneş kuşlarını
bozuyor oyununu şeytanın” (s. 16)
Savaş ve ölüm
Kitapta Savaş Bitmeden Ölmeliyim isimli bir şiir yok. Şair, savaş ve ölüm temasını kitabın tümünde ana tema olarak işlemiş. Şiirlerde bu iki tema sık sık karşımıza çıkıyor. Savaş varsa ölüm de var. Bu kesin. Yok edici bir etkisi var savaşın. En çok da çocukları…
“Ölüm yüzünü hiç kaldırmadan
bir tanrı arar kahkahalarla
çocuklar mı ölümün tanrıları
ki ölüm onların kanıyla kımıldıyor” (s. 29)
“Kopmuş Bir İpin Ucunda” şiiri savaş ve ölüm temasını en yoğun işleyen şiir. Yunus Karadağ bu şiirinde kitabın vermek istediği mesajı buluşturmuş âdeta. Kısa ama güçlü dizeler, özgün bir ses ve iklimini çok iyi yansıtan bir şiirsel duruş şiirin tümünde kendini hissettiriyor.
“Ölmek savaşmadan
yahut giderken savaşa
ya da savaşırken
ölüm hep ölüm mü?” (s. 60)
Ve ölüme kanat geren anne de şiirlerin baş aktörlerinden. Koruyucu bir melek gibi savaş meydanında, hayatın en karmaşık anlarında bir anne çıkar ve ölümü savuşturur çocukların günahsız başlarından. Şair bu sahneyi toz duman meydanların tam ortasında anlatıyor âdeta.
“Hiçbir türlüsü direnemez ölümün
gülüşünü yitirmiş bir anne karşısında
ben bir korsanım dizlerinde annemin
gemisi sulara hiç açılmamış” (s. 21)
Yaşamak bir savaştır aslında. Hayatı bir mücadele alanı olarak görenler için savaş da bitmez, direnmek de. İnsanın içi kendini bir savaşa biler durur. Yunus Karadağ’ın şiirlerini okurken içinizde yankılanan savaş davullarının sesi hiç dinmeyecek. Kendinizi her an çıkılacak bir seferin tam ortasında bulacaksınız. Bu bazen müjde kıvamında olacak bazen de Leyla için çıkacak seferde nefes alıp verecek.
“Sen bir de çocukların gözlerini gör
o çocuklar rüyalarında neler görürler
ben burada şanslı bir oturup kalkmayım
onlar sonsuz seferlere çıktılar Leyla
rüzgâr gibi taşıyıp dur bunları
kalbin gibi taşıyıp dur” (s. 39)
Yunus Karadağ’ın Savaş Bitmeden Ölmeliyim kitabı günümüz şiirinin yüzünü ağartan bir çalışma olarak okurlarını bekliyor. İçimizi harekete geçiren, savaşan ve mücadele eden yüksek sesli bir şiirin sesine kulak vermek için bu şiirleri tam da savaş devam ederken okumalısınız. Yaşamak bir savaştan başka nedir ki…
“Ben bir savaşa yetişeceksem
leylaklardan önce uyanıyorum” (s. 37)
Mustafa Uçurum