Ömer Cömert: Deli mi o da ne?
Zeki Bulduk’un Müstesna Deliler
Albümü isimli eseri Muhit Kitap tarafından okuyucuyla tekrar
buluşturuluyor. Kitapta “yakınlarım” ve “uzaktaki akrabalar” isimli iki bölüm
var. İlk bölümde yazar, çocukluğundan bugüne hayatın karşısına çıkarttığı, şahitlik
ettiği insanları anlatıyor. Bu bölümde on dört güzel insanın hayatı, hikâyesi mevcut.
Uzaktaki akrabalar bölümünde ise sevdiği, hayranlık duyduğu dört isme yer
vermiş: Ömer Muhtar, Muhammed Ali, Aleksi Zorba ve İlhami Çiçek. Evet, uzaktaki
akrabalar. Kitap boyunca yazılara bahsedilen kişilerin fotoğrafları da eşlik
ediyor.
Bütün bu hikâyeleri okuduktan sonra
insan delilik hakkında düşünmeden edemiyor. Acaba kim deli, kim akıllı? “Delilik
belki de artık iyileşmeyen bir acıdır” diyor Cioran, Yeni Tanrılar
kitabında. Delilik kelimesi, sabır yükünü kaldıramamış insanları tanımlayabilir
mi? Esasen böyle bir tanım yapmak zorunda değiliz. Çünkü acılar çeşit çeşittir.
Nietzsche’nin dövülen bir ata şahit olmasının zihinsel çöküşünü başlattığı
söylenir. Bu topraklarda da delilik hikâyeleri çoktur. Çünkü delilik de bir
duygunun dışarıya aktarılma biçimidir. İnsanımız hislidir. Çabuk gocunur. Çabuk
sever. Çabuk anlaşır. Samimiyetini çabuk feda eder.
Deliliğe en yakın çocuklardır.
Çocukları düşünün. Onlar hayretlerini ufak çığlık atarak gösterirler. Hayatın coşkunluğunu
en içten yaşayan ve bunu belli eden sadece onlardır. Bundan gocunmazlar. Ama
insanların dünyalarını tanımaya başladıkları zaman ister istemez bu
özelliklerini kaybederler. Onlara sığ bir hayat kucak açmıştır.
Evet acıların, sevgisizliğin,
ilgisizliğin çok fazla olduğu bir yer burası. Dünya. Ama ihtiyarlık ve ölümden
gayrı her hastalığın şifası vardır. Evet, sözü gözyaşına getireceğim. Dünyanın
yükünün üstesinden gözyaşının geleceğine iman edenlerdenim. Diğer yandan
ağlamamak bir delilik sebebi olabilir mi diye de düşünmeden edemiyorum.
Ağlayabilmek deliliği önler mi? Sanamıyorum. Ağlamayı unutturacak acıları da
var çünkü dünyanın. Dünya bu, ne beklenebilir?
Beklemek evet, delirticidir. Dünya
bekleme yeridir. Beklemenin kalplerini parçaladığı insanlara doğru bir kapı
açalım. Ve kitabın ön sözüne kulak verelim, yani delilere.
“Yalan yaşayıp yanlış ölenlerin,
para biriktirmeyen, kalp kırmayan, gündelik kaygılarla bocalamayan, politikadan
anlamayan bu insanlara deli dendiği” bir dünyada yaşıyoruz. Deliler
hayatımızdan çekiliyorlar. Çünkü tahammüllerimizi onlar için fazlasıyla
tükettik, biz aklı erenler.
Bir delinin karşımıza geçip bizi
yavaşlatmasına, basitmiş gibi görünen sorularına tahammülümüz kalmadı. Utanır
olduk çevremizde böyle “kişilerle” iletişim içinde olmaktan. Çünkü iletişim,
eksiği-gediğiyle yapılır. Bizim eksiğimizi-gediğimizi gösterme lüksümüz yok,
biz aklı erenleriz.
Sadece deliler eksik olanın kusurlu
olanın, basit yaşamanın, dünyaya hak ettiği değersizliği vermek için uğraşıyor?
Bugün “Allah’ın garibi” sözü en çok
onlara yakışıyor. Anne babalarımızın şahit olduğu delilik vasfı taşıyanlara
bizler şahit olamıyoruz. Çünkü günümüz için bu büyük bir tıkanıklık ifade ediyor.
Özellikle sersemliğe bile müsaade olmayan hayatlarımız için.
Size nasıl anlatabilirim bilmiyorum
köyün bir delisinin olmamasını? Ancak şehrin delilerinin şehrin dokusuyla sıkı
bir bağı olduğunu söyleyebilirim. Bana öyle geliyor ki onlar insanların içindeki
sâfiyane duygunun devam etmesini sağlayan yapı taşları. Bir deliye gösterilen
müsamahanın içimizde hep diri olduğunu varsayarsak birbirimize karşı da bu
hoşgörüyü belki günün birinde kullanabiliriz.
“Masumlar bizi görüyor.” Onlar bizim
göremediklerimizi görüyor. Biz onların gördüklerini göremiyoruz. Kitaptaki
bahsedilenlerin yüzlerinden bile okuyabiliyoruz masumiyeti. Masumiyet
delilikten gayrı değildir. Safai, Çita, Döne abla ve Tuncay abi sanki bu sözün
vücut bulmuş hâli.
Kitapta Hilmi Oflaz, Ömer Muhtar,
Malcom x, Muhammed Ali gibi deliler de var, bir insan ancak bu kadar güzel
delirebilir dedirtenler de. Zeki Bulduk’un yine içten, samimi, biraz da
“onlara” yakın bir anlatısı. Delilerine kulak verecek kadar vaktiniz varsa e buyurun.
Yazımızı Zeki Bulduk’un ön sözde yer alan duasıyla bitirelim; dem de baki
değil, gam da baki değil, bu fani âlemde. Lakin merhamet ve vefa daim olsun.
Allah, gariplerinden, delilerinden, masumlarından bizleri uzak kılmasın.
Ömer Cömert