Londra’da
icra edilen The Turks (Türkler) adlı bir sergi olmuştu. Serginin hazırlıkları
için gelen İngiliz yöneticiye bir akşam yemeği verdik. İngiliz yönetici benim
akademisyen kökenli oluşuma vurguyla; sultan şairlerle ilgili bir çalışmanız
olduğunu okudum, bunu tam anlayamadım izah eder misiniz, dedi. Ben de, Osmanlı hanedanının
güzel sanatlara ilgisini, özellikle de şiire yönelik eserlerini anlattım.
Anlayamadı. Benim tekrarım üzerine; ne yani siz şimdi bana Kanuni Sultan
Süleyman’ın kendi döneminde işi sadece şairlik olan kişilerle yarışacak düzeyde
şiirler yazdığını ve bunların bir kitap olabilecek çapta olduğunu mu
söylüyorsunuz, dedi. Ben de; evet, durum tam da böyledir, dedim. Sonrasında
toplantı boyunca sadece bu konu konuşuldu ve bunu niye dünya bilmiyor sorusuna
tekrar tekrar maruz kaldım.”
Elinizdeki
kitap birer şair olan padişahların, şehzadelerin, hanım sultanların
fetihlerini, isyanlarını, acılarını, sevgilerini, kaderlerini ve kederlerini
yansıtıyor. Önce biz bilelim ki, dünyaya da anlatabilelim.