Kalpten Aşka Uzanan Türkü: Yunus Karadağ Şiiri
Yunus Karadağ şiirleri hakkında
doğru bir şeyler söyleyebilmek için öncelikle kalbe yolculuk yapmak gerekiyor.
Günlük telaşın ve çeşitli koşuşturmacaların gölgesinde kalan, unuttuğumuz
kalbimize yolculuk. Bu güzide yolculuk insanın ruhunu çalıştırıyor. Onun
şiirlerini okuyunca, İbrahim Tenekeci’nin dizelerinde olduğu gibi, “Oturup
dua ettim, yalvardım/Akıl git başımdan” demiş oluyoruz. Bu sayede akıl
biraz köşeye çekilip dinlenme imkânı buluyor.
Delirmeden çıkılmaz bu yola
Her yanından su
alan gemilerimle
Tabi, modern dünyada kalbe
yolculuk yapmak pek göze alınabilecek bir durum değil. Hatta kalbe yolculuk
bugün biraz şuna benziyor: Pılını pırtını toplayıp telefonların pek çekmediği
ücra bir köye taşınan insana… Hayatı kaçırmamak uğruna insana değmeden
yaşadığımız bir ömrümüz ve sürekli bir şeylere yetişmek zorundaymışız gibi bir
algımız var. Tam da burada diyeceğim odur ki: Yunus Karadağ’ın şiirleri bu
duruma itiraz etmek için yazılmış bence. Çünkü onun şiirleri önümüze farklı bir
hayat sunuyor. Yalnız delilere mahsus bir hayat bu. İnsana değmek, çiçeği
koklamak, kuşları seyretmek bu hayatın merkezinde yer alıyor. Bu yüzden onun
şiirinde, köşeye çekilen delilik, merkezi bir konumda yer alıyor. Said
Yavuz’un, “Aklı başında olan bizden değildir” dizesi sanki bu durumun
manasına girmeyi biraz daha kolaylaştırıyor. Söylediklerim, Yunus Karadağ’ın
şiir anlayışında aklın yeri yok manasına gelmiyor. Kalbin komuta ettiği bir
durum var karşımızda. Aklın görevi de kalbe yardımcı olmak.
Sen gelince her şey iyileşir
Bir bıçak yaralarını
sarar
Yunus Karadağ’ın kalbe yönelmesi
aşkın türküsünü çığırmak için bir ön hazırlıktır. Yani aşkın türküsünü
söyleyebilmek için yola çıkmadan önce delirmek gerekir. Bu yüzden: Yunus
Karadağ’ın şiirlerinde kalp bir ön basamaktır, oradan aşka çıkılır. Şair
yukarıdaki dizelerde her güzel şeyin olacağı günü sevgilinin gelmesine
bağlamıştır. Belki sevgiliye kavuşunca bıçak dahi kendi hüviyetini kaybedecek
ve fakat sevgilinin kimliğini kazanarak aşkıyla tam manasıyla bütünleşmiş
olacaktır. Bu dizeleri hayatla kıyasladığımızda şairin poetik tutumu ortaya
daha rahat çıkacaktır. Güzel günlerin bir sınavın arkasından, bir memurluğun
başlangıcından yahut bir emeklilik haberinin ardından geleceğini gören bir
bakış açısının hâkim olduğunu görüyoruz. Şair burada modern hayata karşı
belirgin bir eleştiriye girmeden kendi fikrini inşa ediyor. Burada, bir şeyi
bahsetmemenin, o şeyi yok sayma biçimi olduğunu söyleyebiliriz. Şuraya
geliyoruz: Yunus Karadağ aşkı varsayıyor. Aşk onun şiirlerinde yeniden gün
yüzüne çıkıyor. Harun Yakarer’in deyimiyle, “Yunus Karadağ, yazma sebebi aşkı
yaşamak olan bir şair.”
Yüzün güller toplantısı
Saatleri dörtnala sürüyor güzelliğin
Senin yiğitliğini
donanıyorum
Aşkı yaşamak, sevgiliyi aramakla kaimdir. Sevgili bir ömür
aranır ki aşk daima yanıbaşımızda olsun. Onu aramak bir bakıma kendine
uzaklaşmamaktır. Yunus Karadağ bu dizelerinde sevgilinin yüzünü sadece bir güle
değil güllerin toplantısına benzetmiştir. Çünkü sevgili onun için birden çok
güzelliğin sahibidir. Sevgilinin nadide güzelliği onu esir alınca tüm saatler
duman olup uçuyor ve böylece gözden kayboluyor. Buna sebep ise şudur: Saat,
sevgiliye göre yeniden kuruluyor. O gelince yahut onun aşkı insanı çepeçevre
sarınca başka bir saate gerek kalmıyor. Onun saati yahut ona kavuşturan aşkın umudu
insana yetiyor. Böylece sevgili, aşkıyla bütünleşiyor yani onunla bir oluyor.
Sana rastlasam
Ne yaparım bilmiyorum
Bu iyi mi kötü mü bilmiyorum
Bir körün uyanması
gibi belki.
Yunus Karadağ’ın aşkı aradığını
yani sevgiliye kavuşma arzusunda olduğunu söylemiştik. Şair, bir yolculuk
yaparak aşkı yaşıyor, bu doğru. Kavuşmayı da çok istiyor. Fakat sevgiliye
kavuşunca ne yapılacağının bilgisi onda yok. Sanki sevgili, bu bilgiyi ondan
gizlemiş gibi. Bu dizelerden böyle bir mana çıkarıyorum.
Bir âmâ, devamlı hayaller kurar.
Göremediği dünyaya dair birçok şey tahayyül eder. Ona göre dünya benzersiz,
eşsiz bir yerdir. Fakat bir an için düşünelim: Acaba dünyayı hiç görmeyen ve
fakat Allah tarafından görme izni verilen bir insan ilk gözlerini açtığında ne
düşünür? Sevineceği elbette malum. Fakat burada kastımız o değil. Hayalindeki
dünya ile gördüğü dünya birbirinden farklı olabilir. Şairin dizeleri bize böyle
bir mana veriyor. Fakat şunu unutmamak lazım ki Yunus Karadağ’ın aşkı öyle
samimi ki, kavuşmak olumsuz bir sonuç doğursa bile onun kabulüdür. Şunu demek
istiyorum: Yunus Karadağ şiirleriyle sanki Yunus Emre’nin şu dizelerini tefsir ediyor: “Cennet cennet dedikleri birkaç köşkle birkaç
huri / İsteyene ver sen anı, bana seni gerek seni”
Yusuf Emre Şen